The Band Played Waltzing Matilda
Eric BogleVersione turca dal sito turco Gallipoli 1915/Gelibolu 1915, dedicato... | |
AND THE BAND PLAYED WALTZING MATILDA Quando sei un ragazzo tutti sapete com’è Sei una rondine in libero volo Io dalla costa di Melbourne al deserto outback Viaggiavo la mia vita da solo Ma un giorno il Paese mi venne a cercare C’è la guerra in Europa basta vagabondare Una bella uniforme mi fece indossare E così sono stato arruolato E sentivo Waltzing Matilda dalla banda sulla banchina E tra lacrime e grida la nave salpava dall’Australia a Gallipoli Quel giorno tremendo cancellare vorrei Il sangue sulla terra mantello In quell’incubo rosso chiamato Suvla Bay Eravamo come agnelli al macello Il Turco era forte, un mostro spietato Piovevano bombe dal cielo oscurato All’inferno in un’ora ci aveva spedito Ah, se fossi rimasto in Australia Ma sentivo Waltzing Matilda alla fine del combattimento Si contavano i morti i dispersi i feriti Poi riprese ad alzarsi il vento Ad ogni minuto mi dicevo “son vivo” Nel fuoco della cattiva sorte Al fatale destino ogni giorno sfuggivo Ma sempre vicina la morte Finché una bomba turca rimbalzò sul mio petto E quando mi svegliai senza gambe nel letto Almeno fossi morto mi son detto C’è qualcosa di peggio della morte Non ballerò più Waltzing Matilda, mai più nell’outback camminerò Non si piantano tende se non hai le gambe Mai più Waltzing Matilda per me Alla fine raccolsero zoppi e feriti E facemmo ritorno in Australia Senza arti ne parti noi soldati impazziti Noi eroi della baia di Suvla E mentre la nave stava per attraccare Sognavo quei posti dove amavo girare Ma nessuno per me grazie a Dio ad aspettare, a piangere, a compatire E sentivo Waltzing Matilda mi aiutavano a scendere giù Ma nessuno cantava, più nessuno parlava Gli occhi al cielo, non guardavano più Ed oggi seduto alla brezza di Aprile La parata mi passa davanti Vedo vecchi compagni orgogliosi marciare Sulla scia di ricordi distanti I più vecchi là indietro, tutti curvi e sciancati Di una guerra perduta eroi dimenticati E un ragazzo mi chiede “che fan quei soldati?” E io mi faccio la stessa domanda E la banda suona Waltzing Matilda e tutti la sanno a memoria Ma anno dopo anno sempre in meno saranno Chi ricorderà mai questa storia | VE ORKESTRA 'WALTZING MATILDA'YI ÇALIYOR Genç bir adamken çantamı toplamış Bir serseri gibi yaşıyordum. Murray’ın yeşil ovalarından tozlu uzak bölgelere... Battaniyemle her yeri dolaşıyordum. Derken 1915’te, ülkem dedi ki “Oğlum… Artık avarelik yeter, yapılacak işler var..” Bir teneke şapka ile bir silah verdi Ve beni uzaklardaki savaşa gönderdi… Ve orkestra Waltzing Matilda’yı çaldı… Körfezden yelken açarken Gözyaşı, bağrışmalar ve gülücükler içinde Gelibolu’ya doğru yola çıktık… O felaket günü ne kadar iyi hatırlıyorum Kanımız, kuma ve denize döküldüğünde Suvla koyu dedikleri cehennemde, Kasaplık koyun gibi boğazlanıyorduk Cesur Türk, hazırdı, en iyileriydi Kurşunla, şarapnelle yıkadı bizi Ve 5 dakikada bizi cehenneme yollayabilirdi Bizi dosdoğru Avustralya’ya yolladı. Ve orkestra Waltzing Matilda’yı çaldı… Biz ölülerimizi gömmek için durduğumuzda Biz bizimkileri gömdük, onlar kendilerinkini Ve tekrar başladı… Yaşayanlar hayatta kalmak için ellerinden geleni yaptılar O ölüm, kan ve ateşin çılgın dünyasında Ve sağ kalabildim yedi uzun hafta Cesetler etrafımda üst üste yığılırken Derken, patladı bir büyük Türk bombası tepemde Ve, hastanedeki yatakta uyandığımda Ve bana yaptıklarını gördüğümde, Tanrım, ölmeyi istedim Ölümden daha kötü şeyler olduğunu hiç bilmiyordum. Artık, sırtta battaniye, averelik yok.. Yeşil çayırlara doğru, ne uzak ne de yakın… Çadırı kurmak, kazığı çakmak için İki bacağa ihtiyacı var bir adamın Artık benim için avarelik yok… Yaralıları, sakatları topladılar Ve eve, Avustralya’ya yolladılar… Kolsuz, bacaksız, kör ve çıldırmışları.. Gururlu, yaralı Suvla kahramanlarını Ve gemimiz Circular körfezine girdiğinde, Baktım bacaklarımın eskiden olduğu yere. Ve tanrıya şükrettim, beni bekleyen kimse olmayışına, Matem tutacak, üzülecek ve acıyacak… Ve orkestra Waltzing Matilda’yı çaldı... Bizi çıkışa doğru taşırlarken Kimse gülümsemedi, sadece öyle baktılar Sonra, yüzlerini başka tarafa çevirdiler. İşte, her Nisan’da verandamda oturur Resmi geçidi izlerim Silah arkadaşlarımı seyrederim, ne kadar da gururla yürürler Eski parlak günlerini hatırlayarak… Yaşlı adamlar yavaş yürür, hepsi iki büklüm, tutuk ve kırgın Unutulmuş bir savaşın yorgun yaşlı kahramanları Gençler bana “Bunlar niye yürüyorlar?” diye sorar… Ben de kendime aynı soruyu sorarım Ve orkestra 'Waltzing Matilda’yı çalar Yaşlı adamlar hala çağrıya yanıt veriyorlar Yıllar geçtikçe sayıları azalıyor Birgün geride yürüyen kimse kalmayacak Avare dolaşmak, avare dolaşmak Kim benimle avare dolaşmaya gelecek? Belki onun ruhunu duyacaksın o nehri geçerken... Kim benimle avare dolaşmaya gelecek? |