Nesini söyleyim canim efendim
Âşık SerdarîOriginal | Traduzione italiana della versione cantata da Fuat Saka |
NESINI SÖYLEYIM CANIM EFENDIM Nesini söyleyim canım efendim Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim Arzuhal eylesem deftere sığmaz Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim Sefil ireçberin tebdili şaştı Borç kemalin buldu boynundan aştı İntikal parası binleri geçti Dahi doğrulamaz belimiz bizim Ehl-i fukaranın yüzü soğuktur Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur İneği davarı iki tavuktur Bundan gayrı yoktur malımız bizim Çok dilek diledim kabul olmadı Şu yalan dünyada yüzüm gülmedi Hiç kimseye emniyetim kalmadı Açılmadan soldu gülümüz bizim Şu yalan dünyada hoş olamadım Borçludan bir kere baş alamadım Şu küçük öküze eş bulamadım Söylemeden aciz dilimiz bizim Zenginin sözüne beli diyorlar Fukara söylerse deli diyorlar Zamane şeyhine veli diyorlar Gittikçe çoğalır delimiz bizim Fukara halını kimse sormuyor Ehl-i diyanetin yüzü gülmüyor Padişah sikkesi selam vermiyor Kefensiz kalacak ölümüz bizim Evlat da babanın sözün tutmuyor Açım diye çift sürmeye gitmiyor Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor Başımıza bela dölümüz bizim Reçberin sanatı bir arpa tahıl Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl Tecelli olmazsa neylesin akıl Hep yokuşa sarar yolumuz bizim Sekiz ay kışımız dört ay yazımız Açlığından telef oldu bazımız Kasım demeden buz tutar özümüz Mayısta çözülür gölümüz bizim Tahsildarlar çıkmış köyleri gezer Elinde kamçısı fakiri ezer Döşeği yorganı mezatta gezer Hasırdan serilir çulumuz bizim Zenginin yediği baklava börek Kahvaltıda eder keteli çörek Fukaraya sordum size ne gerek? Düğürcük çorbası balımız bizim Bir aşka geldik de biz bunu dedik Üç yüz üç senesi bir sille yedik Her nereye varsan sahipsiz gedik Kime arz olacak halımız bizim Açlıktan benzimiz sarardı soldu Ağlamaktan gözümüze kan doldu Üç yüz üç senesi bir afet oldu Dördü bir okkadır dolumuz bizim Her daim doğrudur aşığın sözü Kör olsun düşmanın görmesin gözü Bir parça seyredi istibdat sözü Geçer mi düşmandan kinimiz bizim Açılmadı ikbâlimiz bahtımız Şen olsun İstanbul pâyitahtımız Tevellüt ellidir geçti vaktimiz Nöbetin gözlüyor salımız bizim Serdarî halimiz böyle n’olacak Kısa çöp uzundan hakkın alacak Mamurlar yıkılıp viran olacak Akibet dağılır ilimiz bizim. | Che cosa posso dirvi? Che cosa posso dirvi, mio caro signore? Che cosa posso dirvi, mio caro signore? La nostra strada non mena mai a diritto, Oh, mai a diritto. Non basterebbe un libro intero per parlarne, Ci abbiamo un braccio amputato dalla spalla Non basterebbe un libro intero per parlarne, Ci abbiamo un braccio amputato dalla spalla. Non riesco a capire questa situazione Non riesco a capire questa situazione Nessuno sa davvero quanto è povero E neppure se lo chiede. La moneta di stato, amico, non promette nulla di buono, Nessuno piangerà la nostra morte La moneta di stato, amico, non promette nulla di buono, Nessuno piangerà la nostra morte. Che mai ne sarà di Serdarî, a questo modo? Che mai ne sarà di Serdarî, a questo modo? La canna corta avrà quanto merita da quella lunga, Quanto merita da quella lunga. Gli edifici, amico, saranno distrutti e devastati, La nostra città cadrà in pezzi e andrà in rovina Gli edifici, amico, saranno distrutti e devastati, La nostra città cadrà in pezzi e andrà in rovina. |